Tekirdağ
08 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

08 Mart 2024, Cuma 22:20

Doğduğun aileyi, anne babanı, doğduğun ülkeyi veya bölgeyi seçme şansın yok. Bildiğin tek şey, bir kadının rahminde başladı yolculuğun ve aynı kadının seni dünyaya getirme mücadelesini, koşullarını bilmeden de vakti geldiğinde doğumun gerçekleşti. Aynı kadın seni hayatta tutabilmek için var gücüyle çabaladı, yemedi yedirdi, içmedi içirdi, belki de kendi yaşamında ona sunulmayan tüm imkânları sana sunmak veya kendisinin yaşadığı kötü deneyimleri senin yaşamaman için çeşitli fedakârlıklar yaptı.

Bizim ülkemizde olduğu gibi başka ülkelerde de o kadının doğumunu gerçekleştirdiği insan yavrusunun cinsiyeti önem arz ediyordu. Elbette şimdilerde bu biraz daha aşılmış olsa da bu var olan bir durumdu. Dünyaya gelen insan yavrusu erkek ise başka bir etki, kız ise başka bir etki olurdu. Kız çocuk olduğu öğrenildiğinde kadının hastanede tek bırakıldığı, evde desteksiz bırakıldığı, yüzüne karşı hakaretler edildiği dönemler çok da uzak sayılmaz. Ama erkek ise davullar, zurnalar ile kutlama yapılırdı.

Doğumu gerçekleştiren kadının derdi 9 ay karnında taşıdığı ve her şeyden hatta bazen kendinden sakındığı yavrusunu sağ salim dünyaya getirmek iken çevresinin derdi fazladan uzvunun olup olmayacağı idi. Erkek adamın erkek çocuğu olur sözü ile devam eden gelenekler… Bunu en çok yapan da kadınlar değil miydi? Kayınvalideler gelinine soyunu devam ettiremeyeceği için hakaret eder, aşağılardı. Kendisi erkek çocuk dünyaya getirmiş, gücü vardı, gelini güçlensin diye değil ama o soyun devam etmesi ve erkek çocuğunun gücünü kanıtlamak idi derdi belki de. Kendisinin de bir kadın olduğunu unutarak ve başka bir kadından geldiğini de unutarak. Ne acı…

Erkek ve kadın olarak birbirine o kadar bağımlı olan canlılardan birinin varlığının diğerinden üstün tutulmasını aklım ve kalbim kabul etmedi. Elbette yazılabilecek çok şey var ama burası o köşe değil. Kadının mücadelesi doğduğu ailede başladı işte böylece. Ailede yaşanan bu hor görme alışkanlığı maalesef ki toplumsal hayatta, iş hayatında, siyasette de kendini gösterdi. Çalışma hayatına katılan 129 işçinin çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla yapmış olduğu grev sonucunda aynı fabrikada çıkan yangın ile hayatlarını kaybetmesi kadınları yıldırmadı, mücadelenin daha da güçlü olarak devam etmesinin gerektirdiğini gösterdi. Bir ülkede başlayan bu başkaldırış birçok ülkeye yayıldı ve tüm kadınlar “Biz Varız” demeye başladılar. Yıllar sonra bu günün özel bir gün ilan edilmesi ile meşruiyet kazandı.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ülkemizde de çeşitli etkinliklerle kutlanmaya devam etmekte olup kadının yeri, önemi hakkında farkındalık kazandıran konferanslar yapılmaktadır. Kadının varlığının değerini bu etkinliklerle insanlara anlatmaya çalışıyor olmak benim için hala düşündürücüdür. Hatta bazen o etkinliklere katılan insanların konuşmalar esnasında akıllarından geçeni duyabilmek isterim. Bazıları sadece görünmek için gelmiştir ve “Ne anlatıyor bunlar, bizim annelerimiz kadın değil miydi? Evde oturur, babamın ayaklarını yıkar, arada tokadını yerdi. Ne var yani”, bazıları eşlerinin elinden tutup “ben han, o hanım, ikimiz bir olmazsak nasıl bir hal içinde oluruz, en değerlim”, kimisi “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin. Baksana şunlara sürmüş sürüştürmüş gelmişler, ayıp” diyebilirler mi?

Kadının değdiği her yer güzelleşir diyoruz. Peki, bu sadece söz de mi kalıyor? Kadınların sadece bir ev içindeki düzeni sağlamakta mı becerikli olduğunu sanıyorsunuz. Kadın önce bir eve, bir aileye, çocuğa, eşine verir düzeni, fırsat verildiğinde de topluma, çalıştığı iş yerine, ilçesine, ülkesine…. Kadınlarımız erkek egemen bir toplumda var olma savaşını “erkek gibi kadın” iltifatlarından sıyrılarak yapmaya çalışmaktadır. Ne erkekler kadınlaşsın ne de kadınlar erkekleşsin. Farklılıklarımızı biliyoruz savaşımız bunları yok saymakla ilgili değil. Derdimiz güç savaşı vermek de değil. Varlığın kabul edilmesi ile ilgili. Dünya düzeninin tek bir cinsin egemenliğinde olmasına karşıyız sadece.

Biz birlikte çok güzeliz. Bunu kabul ettiğimizde ve buna göre davrandığımızda bizden sonra yetişecek olan topluma da İNSAN olmanın değerlerini anlatabiliriz. Aksi halde sözler uçup giden toz taneleridir. Birlikte, daha eşit, daha adil bir dünya için çalışmaya devam edelim.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.