Tekirdağ
08 Ekim, 2024, Salı
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy’u Tanımak

30 Aralık 2023, Cumartesi 19:35

20 Aralık 1873’te İstanbul’un Fatih ilçesinde Buhara’dan Anadolu’ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım ve Kosova doğumlu Fatih Camii medrese hocalarından ‘’İpekli Hoca’’ olarak ta tanınan Mehmet Tahir Efendi’nin oğlu olarak dünyaya geldi. İpekli Hoca, ona her ne kadar Ragif ismi başlarda verse de telaffuzu zor geldiğinden annesi ve arkadaşları ona ‘’ Âkif’’ diye seslendi, kendisi de zamanla bu ismi benimsedi.

İlkokula Emir Buhari Mahalle Mektebi’nde başladı.İki yıl sonra da iptidai bölümüne geçti. Arapça’yı da yine bu dönemde babasından öğrenmeye başladı. Orta okula geçtiğinde bir yandan da Farsça derslerini takip etti. Dil derslerine özel ilgisi olan Mehmet Âkif; Türkçe , Arapça, Farsça ve Fransızca derslerine hep birinci oldu.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. Ne yazık ki bu sürede, hem babasını kaybetti hem de büyük Fatih yangısında evlerinin yanmasıyla yoksulluğu yaşadı ve okulu bırakmak durumunda kaldı. O yıllarda yeni açılan ilk sivil veterinerlik yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne kayıt oldu ve birincilikte mezun oldu. Öte yandan okul yıllarında arkadaşı Kıyıcı Osman pehlivan’dan güreş öğrendi. Şiire olan ilgisi de okulun son iki yılında perçimlendi.6 ay içinde Kuran’ı ezberleyerek hafız oldu.

Bir yandan memuriyet hayatı devam ederken bir yandan da şiirlerini Servet-i Fünun ‘da yayımlamaya devam ediyordu. II.Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle Mehmet Âkif, mevcut rejimin ciddi bir muhalifiydi. Baytar müfettişi görevi ile Anadolu’yu gezen, tanıyan Akif, 1908 yılından sonra şiir yazmaya ve yayınlamaya başladı. Bir süre sonra baytarlığı bırakarak Edebiyat Fakültesi’ne öğretim üyesi oldu. 1911 yılında da Safahat eserinin ilk bölümünü yayınladı.

Balkan ve I. Dünya Savaşı günlerinde, Osmanlı düşman tarafından işgal edildiği bir dönemde, sadece şiirleri ile değil; camilerde, salonlarda ve meydanlarda yaptığı heyecanlı konuşmaları, çeşitli gazete ve mecmualarda yazdığı etkili makaleleri ile milletimizi kurtuluş savaşına hazırlamış ve durup dinlenmeden halkı büyük bir şahlanışa davet etmiştir.

1921'de Ankara'da Taceddin Dergâhı'na yerleşen Mehmet Âkif, 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına başta katılmadı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Beyin teşvikiyle ikna oldu. Onun orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te Milli Marş olarak kabul edildi.Akif, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.

Mehmet Âkif vatanseverdi, o kadar vatanseverdi ki Tük milleti her gün onun mısralarını tekrarlayacak ve onunla millî kimliğini hatırlayacaktı… Şiirlerinde Türk-İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu, sosyal-siyasal ve kültürel hayatı, bu hayatın çürüyen eksik yanlarını, realist bir bakışla dile getirmiştir. Aruz ölçüsüyle şiirler yazmış, duygu ve düşüncelerini eserlerinde en güzel şekilde ifade etmiştir. Toplum için sanat anlayışı ile milletimize “Çanakkale” gibi bir destan, “İstiklal Marşı” gibi milli marş ve “Safahat” gibi edebî bir şaheser hediye eden Mehmet Akif’in, fikir ve hayalleri eserlerinde coşkuyla ifade etmiştir.

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır’da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti, Edirnekapı Şehitliğinde yatmaktadır…


 


 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.